Sayfalar

21 Nisan 2012 Cumartesi

İstanbul'da Bahar Bir Başka

Farkettim ki yine arayı biraz fazla açmışım. Ama bu aralar inanın çok işim var. Bir yandan sabah erkenden kalkıp işe gitmek, diğer yandan ev işleri ve şu sıralar birde doktora tez çalışmalarım yoğunlaştı. Sayfama vakit ayıramaz oldum. Dün de tezimle ilgili bazı prosedürler için İstanbul Üniversite'nin Beyazıt Kampüsü'nde olan rektörlüğüne gittim. Ve bu resimleri çekmeden edemedim. Zaten hava o kadar güzeldi ki dün. Günlerdir süren Nisana yağmurlarından sonra adeta içimiz aydınlandı, güneşin görünmesiyle:)

Rektörülüğe doğru yürürken yolda lalerin içinde, fotoğraflarını çekmeden duramadım. Dünkü o koşuşturmacanın yorgunluğunun içinde bu manzara bir dinlenme molası gibi geldi.

İşte lale sevneler için, İstanbul Üniversitesi'nin laleli yolu:)


17 Nisan 2012 Salı

Bir Kitap Daha Bitti: Küçük Arı- Chris Cleave



Kitabı bu sabah trende gelirken bitirdim. Sabah işe gelirken tren yolculuklarımda bana eşlik eden inanılmaz güzel bir kitaptı. Her kitabı bitirdiğimde kapıldığım mutluluk duygusuyla birlikte alışmışlığı kaybetmenin hüznünü de yaşadım bu sabah. Gerçekten çok alışmıştım bu kitaba. Kitabın küçük kahramanı Küçük arı çok tanıdık biri gibi gelmeye başlamıştı.

Kitabı çok beğenerek okuduğumu ve şiddetle tavsiye ettiğimi belirtmek isterim öncelikle. Daha sonra kitabın konusunu anlatmayacağım çünkü kitabın arkasında şöyle yazıyor:

"Bu kitabı okuduğunuzda herkese anlatmak isteyeceksiniz. Bunu yaptığınızda, lütfen neler olduğunu anlatmayın; çünkü bütün büyü olayların akışında...."

İşte kitabın arkasındaki bu paragrafı okuduğumda kitabı okumaya dair içimdeki istek daha da arttı. Acaba ne anlatıyor diye merak etmekten kendimi alamadım. İyi ki de okumuşum. Kitapla ilgili söyleyebileceğim bir şey var ama yine de... Kitabın içinde yaşanılan buruk anlar olmasına rağmen çok pozitif bir kitap. İnsana çektiği sıkıntıların içinde yine de mutlu olabileceğini, dertlerle savaşabileceğini gösteriyor.

"Nisan yağmurlarından sonra Mayıs çiçekleri açar"

"Eğer yüzün hayatın ağır tokatlarıyla şiştiyse, gülümse ve şişman bir adammışsın gibi davran"

Kitaptan alabileceğim iki söz. İkincisi kitabın son sayfasında yazıyordu ve tüm kitabı kısaca özetliyordu adeta...

16 Nisan 2012 Pazartesi

Lorelei Diyor ki: İlişkinizde elementlerin rolü


Bir ilişkide iki insanın hangi burçta olduğu kadar doğum haritalarındaki elementler ve niteliklerde çok önemli, çünkü iki insan arasındaki temel kimyayı gösterirler.
Elementlerle ilgili bazı temel şeyleri bilmekte fayda vardır.  Ateş koç, aslan ve yaydır. Toprak boğa, başak ve oğlaktır. Su yengeç, akrep ve balıktır. Hava ikizler, terazi ve kovadır.
Doğum haritasında ateş burçları fazla olan biri genellikle geleceğe odaklanır ve herhangi bir şeyin ileride olabilecek haline bakar.
Toprak insanı ‘şimdi ve burada’dır. Her şeyi siyah-beyaz ve gerçekçi bir şekilde görür.
Su insanı geçmişe yönelir. Duygusal tarihiyle, hatırladığı duygularla ilgilidir.
Hava insanı geçmiş-gelecek-şimdi arasında hareket edebilir, günlük faturalarla da ruhun derinlikleriyle de meşgul olabilir.
Bunlar tek başına doğum haritalarındaki element dağılımını gösterir. Ama iki kişinin doğum haritaları karşılaştırıldığında ortaya çıkan karşılaştırma haritası da önemlidir. Çünkü iki insanın haritalarının ortak noktalarından oluşan karşılaştırma haritasında bambaşka bir element dağılımı ortaya çıkabilir.
İlişkide tarafların birbirlerinin elementlerine nasıl yanıt verdiklerine bakmak her zaman çok ilginçtir. Örneğin birinin su elementi azken diğerinin çoksa, su elementi az olan kendini dengelemek için bir şekilde diğerini çeker. Ya da biri ateş diğeri toprak insanıysalar ve biri ileri bakarken diğeri şimdi ve burada yaşıyorsa, bu ikisi birbirlerini dengeleyerek uyumu yakalayabilirler veya tersine çatışma da çıkabilir.
Bazen taraflardan birinin doğum haritasında veya karşılaştırma haritasında bir element çok fazla vurgulanabilir veya hiç olmayabilir.
İlişki açısından element ve nitelik dağılımına bir bakarsak:
Ateş fazlalığı: Eğer çiftlerden birinin doğum haritasında veya çiftin karşılaştırma haritasında ateş fazlalığı varsa tutkulu bir çift söz konusudur. Hareketli, dürtüsel, drama dolu bir yaşamları vardır. Oturup düşünmektense hemen harekete geçerler çünkü geleceğe odaklıdırlar. Sürekli ne olacağını düşünürler ve hareket ederler. Böyle bir çift enerjilerini sağlıklı bir şekilde kanalize etmeli, aksi halde kendilerini veya birbirlerini yakabilirler.
Toprak fazlalığı: Eğer kişisel doğum haritasında veya karşılaştırma haritasında toprak elementi baskınsa somut, katı, sağlam bir yapı vardır. Bu çiftler, şimdiki anla ve somut bir şeyi yapmakla meşguldürler. Çalışarak ustalaşan ve yöneten insanlardır. Bu kadar fazla toprak onları pratik konularla çok fazla meşgul olmaya ve düşünmeye yani işkolikliğe itebilir ki bu da risk alma potansiyelini, tutkuyu, yaratıcılığı öldürebilir.
Hava fazlalığı: Bir şeyi alıp daha yüksek seviyelere taşımak, daha yüksek seviyeye çıkarmak söz konusudur. Fikirleri, prensipleri, ülküleri paylaşmaktan ve tartışmaktan hoşlanan insanlardır. Neyi tartıştıkları ve neyi konuştukları eğitim düzeylerine göre değişir ama alışveriş boyutu zihinseldir. Duyguları hakkında da konuşabilirler ama duygusal bir şekilde değil.Bu çiftler, duygusal yönleriyle de ilgilenmeliler.
Su fazlalığı: Bu insanlar kişisel sınırları konusunda dikkatli olmalıdırlar çünkü çok fazla kaynaşırlar ve kimin nerede başlayıp nerede bittiğini bilemezler. Bu yüzden birinin en küçük bir duygusal değişimi, diğerini de etkiler. Aşırı hassastırlar,her an tutunmak ihtiyacı hissedebilirler. Duygusal anlamda hayaller ve hoş paylaşımlar olsa da, duygusal bağımlılık söz konusudur. İlişkide kimlik tanımı ve sınırları belirleme konusuna dikkat edilmelidir.
Bir doğum haritasında veya karşılaştırma haritasında ilişki açısından önemli bir diğer nokta, herhangi bir elementin hiç bulunmamasıdır. Bu durumda:
Ateş yokluğu, ilişkide heyecanın, aktivitenin ve dinamizmin eksikliğini gösterebilir. Ateş evleri olan birinci, beşinci ve dokuzuncu evlerde gezegenlerin olması eksikliği telafi edebilir.
Toprak yokluğu, ilişkinin kök salmamasını ya da somutlaşmamasını işaret edebilir. Toprak evleri olan ikinci, altıncı ve onuncu evlerde gezegen yerleşimi varsa eksikliği giderebilir.
Hava yokluğu, zihinsel olarak ilişkinin heyecan verici olmaması demek olabilir. Hava evlerinde yani üçüncü, yedinci ve on birinci evlerde gezegenlerin varlığı eksikliği doldurabilir.
Su yokluğu, duyguların işin içine katılmadığı ya da çiftin birbirlerine karşı duyarlı olmadıkları anlamına gelebilir. Su evlerinde yani dördüncü, sekizinci ve on ikinci evlerde gezegen yerleşimi eksikliği giderebilir.
Nitelikler açısından şunlar söylenebilir: 
Öncü burçlar (koç, yengeç, terazi ve oğlak) fazlaysa, bu çift kendi arasında da rekabet yaşar ve dolayısıyla bir şeyden bir şeye rekabetle atlarlar. İlişki aşırı bir şekilde hareket odaklıdır. Başlatma ve inisiyatif alma temaları vardır. Bu yüzden böyle bir çifte başladıklarını bitirmeleri, neyle ilgileniyorlarsa o ilgiyi sürdürmeleri tavsiye edilebilir.
Sabit burçlar (boğa, aslan, akrep ve kova) çoksa, dinamik olmak, ilişkiye biraz hareket katmak sorunu olabilir. Bir arada rahattırlar ama bu durum giderek sıkıcı olabilir. Birbirlerine karşı inatçı olabilirler. Pratik konularla uğraşmaktan yorulabilirler ki bu da ilişkinin heyecanını tüketebilir. Bu durumda ilişkiye dinamizm katmazlarsa ilişki tıkanabilir.
Değişken burçlar (ikizler, başak, yay ve balık)çoksa, taahhütte bulunmak, karara varmak, bir çift olarak bir arada kalmak konusu güçlenir. İlişkiyi bir çaba harcayacak kadar gerçek bulmazlar, “nasılsa her şey değişecek, hiçbir şey kalıcı değil, niye çaba harcayalım” diye düşünürler. Bu durumda bir şeye tutunmaları, onu gerçek hale getirmeleri tavsiye edilebilir.
Tüm ilişkileriniz mutlulukla dolu olsun…
LORELEİ

15 Nisan 2012 Pazar

Güzel olmak için bakım şart

Her kadın güzeldir ama bakmlı olduğu sürece derler ya hep. Ben buna kesinlikle katılanlardanım. Güzel olmanın ilk şartı bakımlı bir cilt bence. bakımlı bir cilt için de önce temizlik sonra da nem. Bunu sağlamak için de kullandığım bir takım ürünler var. Bugün size onları anlatayım istedim.

Bir cilt bakım ürününü alırken çoğumuz önce internette şöyle bir aratırız ürünü. Kullanan bayanlar var mı? varsa da memnunlar mı? diye bakarız. Ben de o yüzden kullandığım ürünlerden beğendiklerimi kendi sayfamda anlatayım istedim. belki ürün seçerken faydalı olur.

Buzdolabımın üst rafında depoladığım ürünlerim var:) İndirim de falan rast gelirsem hep almayı alışkanlık edindim çünkü:)

Cilt balım ürünü seçerken, öncelikle derma kozmetik denilen ürünleri tercih ediyorum. Bunlardan biri Clinique. İçinde paraben yokmuş. Paraben denilen maddenin henüz tam kanıtlanmış olmasa da kansorejen etkisi olduğu düşünülüyor. Bunu duyduktan sonra her ürünün içeriğini okur oldum. Bu yüzden clinique ürünlerine yöneldim.


Temizleyicim, tonik (çok sık kullanmıyorum, haftada bir ) ve göz çevresi kremim Clinique den. Nemlendiricim de Darphin. Darphin ürünlerinden de çok memnunum. Yine parabensiz ve bitkisel ürünler.



Bir de Dermologica Nem Maskem var:) Onu aklıma geldiği zaman kullanıyorum:) Ama mucize bir ürün gerçekten. Sizin de cildiniz benim ki gibi kuruysa mutlaka denemelisiniz. Çok ama çok rahatlatıyor.


11 Nisan 2012 Çarşamba

Nefiss Nefiss: Elmalı Tart


Resmi görünce diyeceksiniz ki: O dilim nereye gitti:) Valla soğur soğumaz fotoğrafını çekmeyi unutup kesip yedik eşimle. Ama çok güzel koktu anlatamam:) Bir o kadar da lezzetli ve yapımı da çok kolay. Bu sefer biraz beklenmedik birşey yapacağım ve tam ölçü vereceğim. ama sadece hamuru için:) Hemen malzemelerimi saymaya başlayayım. Belki bir an önce yapmak isteyenleriniz vardır:)

 Önce İç harcını hazırlayalım. 5 tane kadar elmanın kabuklarını soyup, temizleyip rendeliyoruz. sonra bir tavaya alıp, 1 bardak kadar şeker ekleyerek pişiriyoruz. Pişmesine yakın tarçın ve 1 çay bardağı kadar iri çekilmiş ceviz ekliyoruz. Harcımız soğurken hamurumuzu hazırlayabiliriz.

SABLE HAMURU

Malzemeler:

1 bütün yumurta
1 yumurtanın sarısı
125 gr margarin (ben tereyağı kullandım)
3/4 su bardağı pudra şekeri
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
2 bardak un (biraz daha ekleyebilirsiniz)

Tüm malzemeleri birleştirip hamurumuzu yoğuruyoruz. Tart kalıbına veya yoksa benim gibi borcama hamurumuzu döşüyoruz. Yalnız büyükçe bir parça (yumurtadan az büyük) ayırıp buzluğa koyuyoruz. yarım saat kadar beklerse iyi olur. Hazırladığımız harcı borcamdaki hamurun üzerine yayıyoruz. Harcın üzerine de buzlukta beklettiğimiz hamuru rendelerek fırına veriyoruz. Üzerine rendelediğimiz hamurlar hafifi pembeleştiğinde fırından alabiliriz. Afiyet olsun:)

10 Nisan 2012 Salı

İnsanız Sonuçta, Tahammül Sınırımız Var Ama Saygı Şart

İnsan, değişik bir varlık gerçekten değil mi? Hem fiziksel, hem ruhsal yönden çeşitliliği ne kadar da sınırsız. Eee genler sağolsun:) Sarışın, mavi gözlü, esmer, kıvırcık saçlı, burnu kocaman, gözleri iri, ağzı küçücük, boyu uzun, kısa, kilolu, sıska.... derken dış görünüş özellikleri nerdeyse saymakla bitmiyor. Aynı şekilde huyu suyu da öyle... kibirlisi, kıskancı, utangacı, çok konuşanı, tez canlısı, yönetme meraklısı, iradelisi, karamsarı, iyimseri, gözükarası, çalışkanı, tembeli.... yine say say bitmiyor. Ve tüm bu farklı özelliklerdeki insanlar olarak hepimiz birarada yaşamak zorundayız. Anlaşsak da anlaşamasak da veya sevsek de sevmesek de...

Birarada yaşamda kişiler arası farklılıkların ne derece olumsuz şartlar yaratabileceğine dair çok güzel  örnek olabilecek bir yarışma seyrediyoruz son günlerde. Survivor. Her zaman seyredemesem de takip etmeye çalışıyorum çoğu zaman. Mesela ben hep haklıyım, ben yaşça da büyüğüm diyerek her zaman karşısındakinden saygı bekleyen ama saygı duyma sırası kendisine geldiğinde çevresindekilerle sorun yaşayan Mustafa Toplaoğlu son günlerde hayli gözüme çarptı. Kendisini her izlediğimde yüksek sesle konuşurken, kendisine ses yükseltildiğinde karşısındakini saygısızlıkla suçlayan ve çok rahat bir şekilde kendini savunarak benim konuşmam öyle diyen insanlardan biri olarak gördüm kendisini. Bu yüzden burdan eleştirmeden edemedim davranışlarını.

Aslında yarışma format olarak çok güzel (her ne kadar Acun Ilıcalı'yı televizyonlarda kış boyu her akşam görmüş olmaktan gına gelsem de) . İnsanlara zor şartlar altında yaşamayı öğretiyor, aç kalıyo olsalarda okyanus kıyısında bir nevi tatil yaptırıyor:) Ekmeğini taştan çıkarmak deyimi var ya. O burada biraz gerçek oluyor sanki. Burda gerçi denizden çıkarmaya çalışıyorlar:) Daha önce burun büküp yemedikleri nimetlerin değerini anlıyorlar. Kilo alırım diyerek pilav yemeyen biri, bir pirinç tanesinin ne kadar kıymetli, ne kadar da doyurucu olduğunu görüyor. Evdeyken doydum diyerek tabağında yemek bırakırken ve sonra da çöpe atarken belki de, şimdi tabaklarını parmaklarıyla sıyırıyorlar. En güzeli aç kalıp açın halinen anlayabiliyorlar.

Ahh bir de şu insanoğlunun yaradılışında dedikodu yapma özelliği olmasa. O zaman insanlar arası ilişkiler daha bir sorunsuz olacak sanki. Zaten bir kere arkadan konuşmalar başladı mı orda fikir ayrılığı başlamış demektir ve soğuk rüzgarların esmesine ramak kalmıştır. İnsanın karşısındakiyle çözemediği bir problemi, sorunla alakasız birine aktarması ne gibi bir çözüm yolu getirebilir ki oysa. Ben şimdi bunu eleştirsem de hepimiz yapıyoruz bunu. Yüzyüze bakarak, kırıcı olmadan çözemiyoruz sorunlarımızı. Gerçi böyle konuşmak kolay, herkes kendini haklı görür çünkü. Hem karşındaki insan senin haklı olduğun yönü anlayacak kapasite de olamıyor çoğu zaman da diyebilirsiniz. Ne diyeyim çok haklı da olabilirsiniz:)

Netice olarak Survivor, nasıl değerlendirdiğinize bağlı olarak güzel bir program. Yüksek bir akıl ürünü diye düşünüyorum . Değerlendrimesi size kalmış.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Lorelei Diyor ki: Burçlar diyarında eğlenceli bir gezi(2)


Terazi ile burçlar diyarında dolaşmaya devam ediyoruz…

Teraziler! Gerilimi atmak, ortayı bulmak, sinirleri yatıştırmak Terazi’yi anlatır. Terazi her konunun iki yönünü de tartar. Karşıt felsefeler, karşıt seçenekler - hepsini kabul eder. Ortayı arar ve dengeyi orada bulur. Terazi bir başkasını etkileme amacıyla kısmen hareketlerini ayarlar. Terazi ilişkide sahte bir tatlılık, sabır ve uysallık maskesi altında kendi bireyliğini tamamen bastırma pahasına, mutlu bir uyum görüntüsü yaratabilir. Kendi gereksinimlerinin izini kaybedecek kadar bir başkasının bakış açısını anlayıp benimseyebilir. Bazen dengeyi bulacağından eminken aslında kendi dengesini kaybetmeye doğru sürüklendiğini fark edemez. Yani sevgili teraziler, her zaman burcunuzun sembolü gibi dengeli olmanız gerekmiyor. Öğrenmesi gereken; kendi özünden ödün vermeden kişisel özelliklerinden ödün vermektir.
Akrepler! Rahatlatıcı her yalanı, yatıştırıcı her yarı-doğruyu, her sahte pembe tabloyu bozmaya, kendini tanımaya kesin bir şekilde kararlı ve keskin bir akıl. Bunlar Akrep'in kaynaklarıdır. İçgüdüsel olarak kuşkucudur. "Ne görürsem göreyim, gerçek bundan fazladır." Akrep bu içsel yolculukta araştırarak, hissederek olgunlaşır ve derinleşir. Bazen Akrep'in buldukları bazen yüzleşebileceğinden çok fazla olur. Karmaşık, çözülemez bir ruhsal durumla çökebilir. Kendini az tanıma da aynı oranda olumsuzdur. Bir süre sonra, bilinçdışına itilen fakat ortadan kaybolmamış kaygıları bilinmeyen bir doyumsuzluğa dönüşür. Ve Akrep yanlış hedefe yönelir: para, güç, bir toz taneciği barındırmayan ev. Öğrenmesi gereken; yaşamın verdiklerini başkalarıyla mütevazi bir şekilde paylaşmak, kendini aşırı ciddiye almaktan biraz vazgeçip kendine gülebilmektir.
Yaylar! Hayatın anlamını keşfetmek için varolmuştur! Kendisininkinin dışında kalan kültürlerle gönüllü, açık kalpli ilişkiler geliştirilebilir. Esas düşüncesi hem iç, hem de dış dünyanın ufuklarını genişletmektir. Yay, hayatı bir serüven gibi, güvence düşünmeden yaşar. Bir yay için özgürlük zorunludur. Coşku, maceracılık, neşeli bir ruh, bunlar Yay'ı anlatır. Hemen uyum sağlayabilir, esnektir, sıkıntılardan kolay kurtulabilir. Pembe gözlükleri, hevesleri ve tedbirsizliği ile bir çok soruna direkt yürüyebilir. Her şeyi bildiğini sanmak, kibir, aşırı iyimserlik, boyunu aşma ve yanlış değerlendirme yüzünden Yay bir anda tepetaklak olabilir. Eğer insan ilişkilerinde yaşanan gerçek yakınlıktan kaçarsa bu onun gelişmesini engeller. Öğrenmesi gereken; yoğunluğu ve odaklanmayı sağlamak, öğrendiklerini hazmetmek ve içselleştirmek, ilişkilerinde kendisini ortaya koymak, paylaşmaktır.
Oğlaklar! Oğlak toplum içindeki yerini oluşturabilmek için yenilgiler, belirsizlikler, küçük kazançlarla geçen uzun zamanlar ve engellerle karşılaşır. Sabır ve öz disiplinle bunları yener. Diğer burçların aksine, o bekleyebilir. Kararını verdikten sonra, baskılara aldırmadan rotasını çizer. Hayallerin hayatındaki yeri o hayallerin gerçekleşebilmesi olasılığına bağlıdır. Ancak, kendisiyle ve asıl duygularıyla bağlantısı kesilirse, buz gibi bir kayaya dönüşür. Bu gidişatın ilerisinde kendi yolunu kaybettiği için başkalarının yolunu saptamaya çalışır. İçinde bulması gereken saygı ve onayı dışarıda bulmaya çalışır. Kalbinin isteklerine kulağını tıkar, ait olmadığı bir toplumsal rolün ve sorumlulukların kurbanı olur. Öğrenmesi gereken; umutsuzluğa ve hayal kırıklığına kapılmadan, korku dolu düşünceleri bir tarafa bırakmak, kendine güvenmek,  kaderini bulup, onu kabullenmektir.

Kovalar! Kova toplumun kendisiyle ilgili beklenti ve planlarını kendi gerçek bireyliğinden ayırmak, kendi hayatını yaşama hakkını savunmak için hiç bir desteğe ihtiyaç duymadan dünyanın önünde durmak ister. Farklı düşünür. Taviz vermeden kişisel özgürlüğünü ve bireyliğini korur. Kimse onunla aynı fikirde olmasa bile, seçimlerinin doğru olduğundan emindir ve başkalarına inatçılığı ile karşı durur. Ama kendi hayatını biçimlendirmek konusunda direneceğine, özgürlük duygularını daha güvenli alanlarda sergiler. Bireyliğini ve olağandışı deneyimler yaşama hakkını savunacağına, bu enerjiyi anlamsız tuhaf davranışları savunarak harcar. Bireyliği gelişmeyince bu garipliklerin arkasına gittikçe daha çok saklanır. Öğrenmesi gereken; dünyadaki gerçek amacını belirlemek, kabul edilme arzusu ve sosyalleşme uğruna bireyliğinden taviz vermeden kendini ifade etmektir.

Balıklar! Balık burcu ruhsal deneyimler yaşamak, fizikötesi dünyalara ulaşmak veya bir hapishane gibi gördüğü bedeninin sınırlarından kurtulmak için büyük istek duyar. Empati, duygudaşlık ve şefkat kişilik esnekliği, değişken koşullara göre eğilip bükülüp akma Balık’ı anlatır. Başka insanları anlamak, onlara şefkat duymak ona doğal gelir. Bu dünyanın değerlerine önem vermez. Rekabetten uzak durmak, yardıma hazır olmak, şefkat, merhamet - eğer Balık bu davranışları geliştirebilirse, çok canlı ve uyarıcı bir hayat onun hedefini destekler. Balık benliğinin derinliğinden gelen patlamaları yaratıcılığa yönlendirmezse gücünü tüketir. Gerçeklerden kaçar. Her zorlukta geri döner. Zevklerinin içinde kendini kaybeder. Ve kötü kaderinin kurbanı olduğu duygusu ile kendi zamanının geleceği günü bekler. Öğrenmesi gereken; net bir kimlik duygusu geliştirmek, hayal dünyasında kaybolmadan, esinlerini evrensel yaratıcılığa dönüştürmektir.
Haftaya kadar sevgiyle kalın…
LORELEİ

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...