Madem 1 Mayıs resmi tatil, biz de pazartesiyle birleştirip güzel bir tatil yapalım, kışın yorgunluğunu üzerimizden atalım ve yaza dinlenmiiş bir halde dingin bir kafayla girelim dedik. Ben istedim ki: çok uzak bir yere gitmeyelim, hem yakın olsun, hem sakin olsun, hem de güzel bir manzarası olsun. Tam dinlenmiş olalım. Şöyle söyleyeyim tam yerini seçmişiz: AĞVA
Daha önce televizyonda dizilerde görmüştüm, bir kere de çocukken gelmiştim. Nehir kenarındaki otelleri tekrar görmeyi çok istiyordum. Yemyeşil ağaçların içinden akan yeşil bir nehir ve sonunda masmavi bir deniz. Hem de uçsuz Karadeniz. Ülkemizin hırçın çocuğu:)
Yolculuğumuz Üsküdardan başladı. Üsküdardan Şile-Ağva arabalarına bindik. Yolculuğun 3 saat süreceğini öğrenince biraz hayal kırıklığına uğradım desem doğru olur. Çok uzun sürecekmiş gibi geldi. Ama yolun 1 saati zaten İstanbul içinde geçti. Ardından otobandan Şile. Buraya kadar dümdüz yolda hiç sıkıntısız geçti zaten. Şile'de 15 dakika mola verdikten sonra virajlı ağva yolları. Başta yol tutacak diye korkmama rağmen sonradan ağaçlı yolları izlerken yolun nasıl geçtiğini anlamadım bile:)
29 Nisan 2012 Pazar
27 Nisan 2012 Cuma
Çok Değişik Oldu: Pırasalı Mısırunlu Turta
Aslında yapmaya başlarken bu kadar lezzetli olacağını hiç tahmin etmemiştim. Ama içinde pırasa olan bir yemek ancak bu kadar güzel olabilir. Çok beğenerek yedik eşimle beraber. Mısır unu ve pırasa kesinlikle birbirine çok yakışıyormuş. Kesinlikle denemenizi tavsiye ederim.
26 Nisan 2012 Perşembe
Yaz Geldi ya Saç Şeklini de mi Değiştirsek
Bu aralar modayla fena halde haşır neşir olmuş durumdayım:) Bu yaz rengarenk kıyafetler moda ya, acaba dedim bu kadar şenlenmişken bir de saç şeklini ve rengini mi değiştirsek:)
Aslında bu yaz da uzun zamandır olduğu gibi uzun saç moda. Saçlarınızı topluyorsunuz sıkı sıkı ve at kuyruğu yapıyorsunuz başınızın üzerinden. Ya da değişik değişik örüyorsunuz. Yani televizyondan ve basından takip ettiklerim hep böyle:)
Ama ben 12 sene falan oldu herhalde hep uzun saçlıydım. Maşallah diyeyim, kestirsem de saçlarım çabuk uzayıverir:) O yüzden dedim ki sanki bir değişiklik yapma zamanı mı geldi... Biraz kısaltsak boyunu ama yine de havalı bir model olsa:) Mesela Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisindeki Aylin'in saç modeli:) Özellikle düğündeki modelini çok beğenmiştim.
Aslında bu yaz da uzun zamandır olduğu gibi uzun saç moda. Saçlarınızı topluyorsunuz sıkı sıkı ve at kuyruğu yapıyorsunuz başınızın üzerinden. Ya da değişik değişik örüyorsunuz. Yani televizyondan ve basından takip ettiklerim hep böyle:)
Ama ben 12 sene falan oldu herhalde hep uzun saçlıydım. Maşallah diyeyim, kestirsem de saçlarım çabuk uzayıverir:) O yüzden dedim ki sanki bir değişiklik yapma zamanı mı geldi... Biraz kısaltsak boyunu ama yine de havalı bir model olsa:) Mesela Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisindeki Aylin'in saç modeli:) Özellikle düğündeki modelini çok beğenmiştim.
25 Nisan 2012 Çarşamba
Yaz için Alışveriş Yapmak Lazım
Mevsim değişince kıyafetlerde de bir değişiklik yapma isteği oluyor insanda. Modaya uygun giyinmek için de alışverişe çıkmak şart oluyor:)
Ben de hemen bir alışveriş listesi oluşturdum. Neler modaymış bir baktım önce internetten ve televizyondan:)
Bu yaz skiny jeanler modaymış, malum zaten heryerde bangır bangır yazıyor. Hemi de rengarenk olanları:) Ben de kendime limon sarısı veya su yeşili olanından almak istiyorum. Tabiii bunları rahatça giyebilmek için önce birazcık daha zayıflamak lazım:;)
Ben de hemen bir alışveriş listesi oluşturdum. Neler modaymış bir baktım önce internetten ve televizyondan:)
Bu yaz skiny jeanler modaymış, malum zaten heryerde bangır bangır yazıyor. Hemi de rengarenk olanları:) Ben de kendime limon sarısı veya su yeşili olanından almak istiyorum. Tabiii bunları rahatça giyebilmek için önce birazcık daha zayıflamak lazım:;)
23 Nisan 2012 Pazartesi
Lorelei Diyor ki: 23 Nisan’a doğru bebek burçlar
Bugün 23 Nisandı…
Çok az millete nasip olan bir bayram kutluyoruz. Medeniyetleriyle
övünen hiç bir ülkede olmayan bir özel gün. O yüzden böylesine güzel bir güne
sahip olduğumuz için gurur duyuyorum.
Yeniay’da ve 23 Nisan’da, burçlardan söz ederken bebeklik
burçlarına bir bakmak güzel olmaz mı?
Bebek koçlar, ilgiyle ve kişiliklerine saygı gösterilerek bakıldıklarında
son derece uyumlu ve sorun çıkarmayan bebekler olurlar. Kontrolü elinde olmayı
sever, cesurdur ve çok ilgi bekler. Gürültülü oyuncakları sever, orayı burayı
kurcaladıklarından başlarına kolayca bela açabilirler.
Bebek boğalar, yemeklerini verdiğiniz ve gazlarını çıkardığınız
sürece çok tatlıdırlar, huyuna gidin yoksa inat edecekler ve yemek yememekte ya
da uyumamakta direneceklerdir. Aşırı sahiplenicidirler. Paylaşmayı öğretmeniz
gerekebilir.
21 Nisan 2012 Cumartesi
İstanbul'da Bahar Bir Başka
Farkettim ki yine arayı biraz fazla açmışım. Ama bu aralar inanın çok işim var. Bir yandan sabah erkenden kalkıp işe gitmek, diğer yandan ev işleri ve şu sıralar birde doktora tez çalışmalarım yoğunlaştı. Sayfama vakit ayıramaz oldum. Dün de tezimle ilgili bazı prosedürler için İstanbul Üniversite'nin Beyazıt Kampüsü'nde olan rektörlüğüne gittim. Ve bu resimleri çekmeden edemedim. Zaten hava o kadar güzeldi ki dün. Günlerdir süren Nisana yağmurlarından sonra adeta içimiz aydınlandı, güneşin görünmesiyle:)
Rektörülüğe doğru yürürken yolda lalerin içinde, fotoğraflarını çekmeden duramadım. Dünkü o koşuşturmacanın yorgunluğunun içinde bu manzara bir dinlenme molası gibi geldi.
İşte lale sevneler için, İstanbul Üniversitesi'nin laleli yolu:)
Rektörülüğe doğru yürürken yolda lalerin içinde, fotoğraflarını çekmeden duramadım. Dünkü o koşuşturmacanın yorgunluğunun içinde bu manzara bir dinlenme molası gibi geldi.
İşte lale sevneler için, İstanbul Üniversitesi'nin laleli yolu:)
17 Nisan 2012 Salı
Bir Kitap Daha Bitti: Küçük Arı- Chris Cleave
Kitabı bu sabah trende gelirken bitirdim. Sabah işe gelirken tren yolculuklarımda bana eşlik eden inanılmaz güzel bir kitaptı. Her kitabı bitirdiğimde kapıldığım mutluluk duygusuyla birlikte alışmışlığı kaybetmenin hüznünü de yaşadım bu sabah. Gerçekten çok alışmıştım bu kitaba. Kitabın küçük kahramanı Küçük arı çok tanıdık biri gibi gelmeye başlamıştı.
Kitabı çok beğenerek okuduğumu ve şiddetle tavsiye ettiğimi belirtmek isterim öncelikle. Daha sonra kitabın konusunu anlatmayacağım çünkü kitabın arkasında şöyle yazıyor:
"Bu kitabı okuduğunuzda herkese anlatmak isteyeceksiniz. Bunu yaptığınızda, lütfen neler olduğunu anlatmayın; çünkü bütün büyü olayların akışında...."
İşte kitabın arkasındaki bu paragrafı okuduğumda kitabı okumaya dair içimdeki istek daha da arttı. Acaba ne anlatıyor diye merak etmekten kendimi alamadım. İyi ki de okumuşum. Kitapla ilgili söyleyebileceğim bir şey var ama yine de... Kitabın içinde yaşanılan buruk anlar olmasına rağmen çok pozitif bir kitap. İnsana çektiği sıkıntıların içinde yine de mutlu olabileceğini, dertlerle savaşabileceğini gösteriyor.
"Nisan yağmurlarından sonra Mayıs çiçekleri açar"
"Eğer yüzün hayatın ağır tokatlarıyla şiştiyse, gülümse ve şişman bir adammışsın gibi davran"
Kitaptan alabileceğim iki söz. İkincisi kitabın son sayfasında yazıyordu ve tüm kitabı kısaca özetliyordu adeta...
16 Nisan 2012 Pazartesi
Lorelei Diyor ki: İlişkinizde elementlerin rolü
Bir ilişkide iki insanın hangi burçta olduğu kadar doğum
haritalarındaki elementler ve niteliklerde çok önemli, çünkü iki insan
arasındaki temel kimyayı gösterirler.
Elementlerle ilgili bazı temel şeyleri bilmekte fayda vardır.
Ateş koç, aslan ve yaydır. Toprak boğa,
başak ve oğlaktır. Su yengeç, akrep ve balıktır. Hava ikizler, terazi ve
kovadır.
Doğum haritasında ateş burçları fazla olan biri genellikle
geleceğe odaklanır ve herhangi bir şeyin ileride olabilecek haline bakar.
Toprak insanı ‘şimdi ve burada’dır. Her şeyi siyah-beyaz ve gerçekçi
bir şekilde görür.
Su insanı geçmişe yönelir. Duygusal tarihiyle, hatırladığı
duygularla ilgilidir.
Hava insanı geçmiş-gelecek-şimdi arasında hareket edebilir, günlük
faturalarla da ruhun derinlikleriyle de meşgul olabilir.
Bunlar tek başına doğum haritalarındaki element dağılımını
gösterir. Ama iki kişinin doğum haritaları karşılaştırıldığında ortaya çıkan
karşılaştırma haritası da önemlidir. Çünkü iki insanın haritalarının ortak noktalarından
oluşan karşılaştırma haritasında bambaşka bir element dağılımı ortaya
çıkabilir.
İlişkide tarafların birbirlerinin elementlerine nasıl yanıt
verdiklerine bakmak her zaman çok ilginçtir. Örneğin birinin su elementi azken
diğerinin çoksa, su elementi az olan kendini dengelemek için bir şekilde
diğerini çeker. Ya da biri ateş diğeri toprak insanıysalar ve biri ileri
bakarken diğeri şimdi ve burada yaşıyorsa, bu ikisi birbirlerini dengeleyerek
uyumu yakalayabilirler veya tersine çatışma da çıkabilir.
Bazen taraflardan birinin doğum haritasında veya
karşılaştırma haritasında bir element çok fazla vurgulanabilir veya hiç
olmayabilir.
İlişki açısından element ve nitelik dağılımına bir bakarsak:
Ateş fazlalığı: Eğer çiftlerden birinin doğum haritasında
veya çiftin karşılaştırma haritasında ateş fazlalığı varsa tutkulu bir çift söz
konusudur. Hareketli, dürtüsel, drama dolu bir yaşamları vardır. Oturup
düşünmektense hemen harekete geçerler çünkü geleceğe odaklıdırlar. Sürekli ne
olacağını düşünürler ve hareket ederler. Böyle bir çift enerjilerini sağlıklı
bir şekilde kanalize etmeli, aksi halde kendilerini veya birbirlerini
yakabilirler.
Toprak fazlalığı: Eğer kişisel doğum haritasında veya
karşılaştırma haritasında toprak elementi baskınsa somut, katı, sağlam bir yapı
vardır. Bu çiftler, şimdiki anla ve somut bir şeyi yapmakla meşguldürler.
Çalışarak ustalaşan ve yöneten insanlardır. Bu kadar fazla toprak onları pratik
konularla çok fazla meşgul olmaya ve düşünmeye yani işkolikliğe itebilir ki bu
da risk alma potansiyelini, tutkuyu, yaratıcılığı öldürebilir.
Hava fazlalığı: Bir şeyi alıp daha yüksek seviyelere
taşımak, daha yüksek seviyeye çıkarmak söz konusudur. Fikirleri, prensipleri,
ülküleri paylaşmaktan ve tartışmaktan hoşlanan insanlardır. Neyi tartıştıkları
ve neyi konuştukları eğitim düzeylerine göre değişir ama alışveriş boyutu
zihinseldir. Duyguları hakkında da konuşabilirler ama duygusal bir şekilde
değil.Bu çiftler, duygusal yönleriyle de ilgilenmeliler.
Su fazlalığı: Bu insanlar kişisel sınırları konusunda
dikkatli olmalıdırlar çünkü çok fazla kaynaşırlar ve kimin nerede başlayıp
nerede bittiğini bilemezler. Bu yüzden birinin en küçük bir duygusal değişimi,
diğerini de etkiler. Aşırı hassastırlar,her an tutunmak ihtiyacı
hissedebilirler. Duygusal anlamda hayaller ve hoş paylaşımlar olsa da, duygusal
bağımlılık söz konusudur. İlişkide kimlik tanımı ve sınırları belirleme
konusuna dikkat edilmelidir.
Bir doğum haritasında veya karşılaştırma haritasında ilişki
açısından önemli bir diğer nokta, herhangi bir elementin hiç bulunmamasıdır. Bu
durumda:
Ateş yokluğu, ilişkide heyecanın, aktivitenin ve dinamizmin
eksikliğini gösterebilir. Ateş evleri olan birinci, beşinci ve dokuzuncu
evlerde gezegenlerin olması eksikliği telafi edebilir.
Toprak yokluğu, ilişkinin kök salmamasını ya da
somutlaşmamasını işaret edebilir. Toprak evleri olan ikinci, altıncı ve onuncu
evlerde gezegen yerleşimi varsa eksikliği giderebilir.
Hava yokluğu, zihinsel olarak ilişkinin heyecan verici
olmaması demek olabilir. Hava evlerinde yani üçüncü, yedinci ve on birinci
evlerde gezegenlerin varlığı eksikliği doldurabilir.
Su yokluğu, duyguların işin içine katılmadığı ya da çiftin
birbirlerine karşı duyarlı olmadıkları anlamına gelebilir. Su evlerinde yani
dördüncü, sekizinci ve on ikinci evlerde gezegen yerleşimi eksikliği
giderebilir.
Nitelikler açısından şunlar söylenebilir:
Öncü burçlar (koç, yengeç, terazi ve oğlak) fazlaysa, bu
çift kendi arasında da rekabet yaşar ve dolayısıyla bir şeyden bir şeye
rekabetle atlarlar. İlişki aşırı bir şekilde hareket odaklıdır. Başlatma ve
inisiyatif alma temaları vardır. Bu yüzden böyle bir çifte başladıklarını
bitirmeleri, neyle ilgileniyorlarsa o ilgiyi sürdürmeleri tavsiye edilebilir.
Sabit burçlar (boğa, aslan, akrep ve kova) çoksa, dinamik
olmak, ilişkiye biraz hareket katmak sorunu olabilir. Bir arada rahattırlar ama
bu durum giderek sıkıcı olabilir. Birbirlerine karşı inatçı olabilirler. Pratik
konularla uğraşmaktan yorulabilirler ki bu da ilişkinin heyecanını tüketebilir.
Bu durumda ilişkiye dinamizm katmazlarsa ilişki tıkanabilir.
Değişken burçlar (ikizler, başak, yay ve balık)çoksa, taahhütte
bulunmak, karara varmak, bir çift olarak bir arada kalmak konusu güçlenir.
İlişkiyi bir çaba harcayacak kadar gerçek bulmazlar, “nasılsa her şey
değişecek, hiçbir şey kalıcı değil, niye çaba harcayalım” diye düşünürler. Bu
durumda bir şeye tutunmaları, onu gerçek hale getirmeleri tavsiye edilebilir.
Tüm ilişkileriniz mutlulukla dolu olsun…
15 Nisan 2012 Pazar
Güzel olmak için bakım şart
Her kadın güzeldir ama bakmlı olduğu sürece derler ya hep. Ben buna kesinlikle katılanlardanım. Güzel olmanın ilk şartı bakımlı bir cilt bence. bakımlı bir cilt için de önce temizlik sonra da nem. Bunu sağlamak için de kullandığım bir takım ürünler var. Bugün size onları anlatayım istedim.
Bir cilt bakım ürününü alırken çoğumuz önce internette şöyle bir aratırız ürünü. Kullanan bayanlar var mı? varsa da memnunlar mı? diye bakarız. Ben de o yüzden kullandığım ürünlerden beğendiklerimi kendi sayfamda anlatayım istedim. belki ürün seçerken faydalı olur.
Buzdolabımın üst rafında depoladığım ürünlerim var:) İndirim de falan rast gelirsem hep almayı alışkanlık edindim çünkü:)
Cilt balım ürünü seçerken, öncelikle derma kozmetik denilen ürünleri tercih ediyorum. Bunlardan biri Clinique. İçinde paraben yokmuş. Paraben denilen maddenin henüz tam kanıtlanmış olmasa da kansorejen etkisi olduğu düşünülüyor. Bunu duyduktan sonra her ürünün içeriğini okur oldum. Bu yüzden clinique ürünlerine yöneldim.
Temizleyicim, tonik (çok sık kullanmıyorum, haftada bir ) ve göz çevresi kremim Clinique den. Nemlendiricim de Darphin. Darphin ürünlerinden de çok memnunum. Yine parabensiz ve bitkisel ürünler.
Bir de Dermologica Nem Maskem var:) Onu aklıma geldiği zaman kullanıyorum:) Ama mucize bir ürün gerçekten. Sizin de cildiniz benim ki gibi kuruysa mutlaka denemelisiniz. Çok ama çok rahatlatıyor.
Bir cilt bakım ürününü alırken çoğumuz önce internette şöyle bir aratırız ürünü. Kullanan bayanlar var mı? varsa da memnunlar mı? diye bakarız. Ben de o yüzden kullandığım ürünlerden beğendiklerimi kendi sayfamda anlatayım istedim. belki ürün seçerken faydalı olur.
Buzdolabımın üst rafında depoladığım ürünlerim var:) İndirim de falan rast gelirsem hep almayı alışkanlık edindim çünkü:)
Cilt balım ürünü seçerken, öncelikle derma kozmetik denilen ürünleri tercih ediyorum. Bunlardan biri Clinique. İçinde paraben yokmuş. Paraben denilen maddenin henüz tam kanıtlanmış olmasa da kansorejen etkisi olduğu düşünülüyor. Bunu duyduktan sonra her ürünün içeriğini okur oldum. Bu yüzden clinique ürünlerine yöneldim.
Temizleyicim, tonik (çok sık kullanmıyorum, haftada bir ) ve göz çevresi kremim Clinique den. Nemlendiricim de Darphin. Darphin ürünlerinden de çok memnunum. Yine parabensiz ve bitkisel ürünler.
Bir de Dermologica Nem Maskem var:) Onu aklıma geldiği zaman kullanıyorum:) Ama mucize bir ürün gerçekten. Sizin de cildiniz benim ki gibi kuruysa mutlaka denemelisiniz. Çok ama çok rahatlatıyor.
11 Nisan 2012 Çarşamba
Nefiss Nefiss: Elmalı Tart
Resmi görünce diyeceksiniz ki: O dilim nereye gitti:) Valla soğur soğumaz fotoğrafını çekmeyi unutup kesip yedik eşimle. Ama çok güzel koktu anlatamam:) Bir o kadar da lezzetli ve yapımı da çok kolay. Bu sefer biraz beklenmedik birşey yapacağım ve tam ölçü vereceğim. ama sadece hamuru için:) Hemen malzemelerimi saymaya başlayayım. Belki bir an önce yapmak isteyenleriniz vardır:)
Önce İç harcını hazırlayalım. 5 tane kadar elmanın kabuklarını soyup, temizleyip rendeliyoruz. sonra bir tavaya alıp, 1 bardak kadar şeker ekleyerek pişiriyoruz. Pişmesine yakın tarçın ve 1 çay bardağı kadar iri çekilmiş ceviz ekliyoruz. Harcımız soğurken hamurumuzu hazırlayabiliriz.
SABLE HAMURU
Malzemeler:
1 bütün yumurta
1 yumurtanın sarısı
125 gr margarin (ben tereyağı kullandım)
3/4 su bardağı pudra şekeri
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
2 bardak un (biraz daha ekleyebilirsiniz)
Tüm malzemeleri birleştirip hamurumuzu yoğuruyoruz. Tart kalıbına veya yoksa benim gibi borcama hamurumuzu döşüyoruz. Yalnız büyükçe bir parça (yumurtadan az büyük) ayırıp buzluğa koyuyoruz. yarım saat kadar beklerse iyi olur. Hazırladığımız harcı borcamdaki hamurun üzerine yayıyoruz. Harcın üzerine de buzlukta beklettiğimiz hamuru rendelerek fırına veriyoruz. Üzerine rendelediğimiz hamurlar hafifi pembeleştiğinde fırından alabiliriz. Afiyet olsun:)
10 Nisan 2012 Salı
İnsanız Sonuçta, Tahammül Sınırımız Var Ama Saygı Şart
İnsan, değişik bir varlık gerçekten değil mi? Hem fiziksel, hem ruhsal yönden çeşitliliği ne kadar da sınırsız. Eee genler sağolsun:) Sarışın, mavi gözlü, esmer, kıvırcık saçlı, burnu kocaman, gözleri iri, ağzı küçücük, boyu uzun, kısa, kilolu, sıska.... derken dış görünüş özellikleri nerdeyse saymakla bitmiyor. Aynı şekilde huyu suyu da öyle... kibirlisi, kıskancı, utangacı, çok konuşanı, tez canlısı, yönetme meraklısı, iradelisi, karamsarı, iyimseri, gözükarası, çalışkanı, tembeli.... yine say say bitmiyor. Ve tüm bu farklı özelliklerdeki insanlar olarak hepimiz birarada yaşamak zorundayız. Anlaşsak da anlaşamasak da veya sevsek de sevmesek de...
Birarada yaşamda kişiler arası farklılıkların ne derece olumsuz şartlar yaratabileceğine dair çok güzel örnek olabilecek bir yarışma seyrediyoruz son günlerde. Survivor. Her zaman seyredemesem de takip etmeye çalışıyorum çoğu zaman. Mesela ben hep haklıyım, ben yaşça da büyüğüm diyerek her zaman karşısındakinden saygı bekleyen ama saygı duyma sırası kendisine geldiğinde çevresindekilerle sorun yaşayan Mustafa Toplaoğlu son günlerde hayli gözüme çarptı. Kendisini her izlediğimde yüksek sesle konuşurken, kendisine ses yükseltildiğinde karşısındakini saygısızlıkla suçlayan ve çok rahat bir şekilde kendini savunarak benim konuşmam öyle diyen insanlardan biri olarak gördüm kendisini. Bu yüzden burdan eleştirmeden edemedim davranışlarını.
Aslında yarışma format olarak çok güzel (her ne kadar Acun Ilıcalı'yı televizyonlarda kış boyu her akşam görmüş olmaktan gına gelsem de) . İnsanlara zor şartlar altında yaşamayı öğretiyor, aç kalıyo olsalarda okyanus kıyısında bir nevi tatil yaptırıyor:) Ekmeğini taştan çıkarmak deyimi var ya. O burada biraz gerçek oluyor sanki. Burda gerçi denizden çıkarmaya çalışıyorlar:) Daha önce burun büküp yemedikleri nimetlerin değerini anlıyorlar. Kilo alırım diyerek pilav yemeyen biri, bir pirinç tanesinin ne kadar kıymetli, ne kadar da doyurucu olduğunu görüyor. Evdeyken doydum diyerek tabağında yemek bırakırken ve sonra da çöpe atarken belki de, şimdi tabaklarını parmaklarıyla sıyırıyorlar. En güzeli aç kalıp açın halinen anlayabiliyorlar.
Ahh bir de şu insanoğlunun yaradılışında dedikodu yapma özelliği olmasa. O zaman insanlar arası ilişkiler daha bir sorunsuz olacak sanki. Zaten bir kere arkadan konuşmalar başladı mı orda fikir ayrılığı başlamış demektir ve soğuk rüzgarların esmesine ramak kalmıştır. İnsanın karşısındakiyle çözemediği bir problemi, sorunla alakasız birine aktarması ne gibi bir çözüm yolu getirebilir ki oysa. Ben şimdi bunu eleştirsem de hepimiz yapıyoruz bunu. Yüzyüze bakarak, kırıcı olmadan çözemiyoruz sorunlarımızı. Gerçi böyle konuşmak kolay, herkes kendini haklı görür çünkü. Hem karşındaki insan senin haklı olduğun yönü anlayacak kapasite de olamıyor çoğu zaman da diyebilirsiniz. Ne diyeyim çok haklı da olabilirsiniz:)
Netice olarak Survivor, nasıl değerlendirdiğinize bağlı olarak güzel bir program. Yüksek bir akıl ürünü diye düşünüyorum . Değerlendrimesi size kalmış.
Birarada yaşamda kişiler arası farklılıkların ne derece olumsuz şartlar yaratabileceğine dair çok güzel örnek olabilecek bir yarışma seyrediyoruz son günlerde. Survivor. Her zaman seyredemesem de takip etmeye çalışıyorum çoğu zaman. Mesela ben hep haklıyım, ben yaşça da büyüğüm diyerek her zaman karşısındakinden saygı bekleyen ama saygı duyma sırası kendisine geldiğinde çevresindekilerle sorun yaşayan Mustafa Toplaoğlu son günlerde hayli gözüme çarptı. Kendisini her izlediğimde yüksek sesle konuşurken, kendisine ses yükseltildiğinde karşısındakini saygısızlıkla suçlayan ve çok rahat bir şekilde kendini savunarak benim konuşmam öyle diyen insanlardan biri olarak gördüm kendisini. Bu yüzden burdan eleştirmeden edemedim davranışlarını.
Aslında yarışma format olarak çok güzel (her ne kadar Acun Ilıcalı'yı televizyonlarda kış boyu her akşam görmüş olmaktan gına gelsem de) . İnsanlara zor şartlar altında yaşamayı öğretiyor, aç kalıyo olsalarda okyanus kıyısında bir nevi tatil yaptırıyor:) Ekmeğini taştan çıkarmak deyimi var ya. O burada biraz gerçek oluyor sanki. Burda gerçi denizden çıkarmaya çalışıyorlar:) Daha önce burun büküp yemedikleri nimetlerin değerini anlıyorlar. Kilo alırım diyerek pilav yemeyen biri, bir pirinç tanesinin ne kadar kıymetli, ne kadar da doyurucu olduğunu görüyor. Evdeyken doydum diyerek tabağında yemek bırakırken ve sonra da çöpe atarken belki de, şimdi tabaklarını parmaklarıyla sıyırıyorlar. En güzeli aç kalıp açın halinen anlayabiliyorlar.
Ahh bir de şu insanoğlunun yaradılışında dedikodu yapma özelliği olmasa. O zaman insanlar arası ilişkiler daha bir sorunsuz olacak sanki. Zaten bir kere arkadan konuşmalar başladı mı orda fikir ayrılığı başlamış demektir ve soğuk rüzgarların esmesine ramak kalmıştır. İnsanın karşısındakiyle çözemediği bir problemi, sorunla alakasız birine aktarması ne gibi bir çözüm yolu getirebilir ki oysa. Ben şimdi bunu eleştirsem de hepimiz yapıyoruz bunu. Yüzyüze bakarak, kırıcı olmadan çözemiyoruz sorunlarımızı. Gerçi böyle konuşmak kolay, herkes kendini haklı görür çünkü. Hem karşındaki insan senin haklı olduğun yönü anlayacak kapasite de olamıyor çoğu zaman da diyebilirsiniz. Ne diyeyim çok haklı da olabilirsiniz:)
Netice olarak Survivor, nasıl değerlendirdiğinize bağlı olarak güzel bir program. Yüksek bir akıl ürünü diye düşünüyorum . Değerlendrimesi size kalmış.
9 Nisan 2012 Pazartesi
Lorelei Diyor ki: Burçlar diyarında eğlenceli bir gezi(2)
Terazi ile burçlar
diyarında dolaşmaya devam ediyoruz…
Teraziler! Gerilimi
atmak, ortayı bulmak, sinirleri yatıştırmak Terazi’yi anlatır. Terazi her
konunun iki yönünü de tartar. Karşıt felsefeler, karşıt seçenekler - hepsini
kabul eder. Ortayı arar ve dengeyi orada bulur. Terazi bir başkasını etkileme
amacıyla kısmen hareketlerini ayarlar. Terazi ilişkide sahte bir tatlılık,
sabır ve uysallık maskesi altında kendi bireyliğini tamamen bastırma pahasına,
mutlu bir uyum görüntüsü yaratabilir. Kendi gereksinimlerinin izini kaybedecek
kadar bir başkasının bakış açısını anlayıp benimseyebilir. Bazen dengeyi
bulacağından eminken aslında kendi dengesini kaybetmeye doğru sürüklendiğini
fark edemez. Yani sevgili teraziler, her zaman burcunuzun sembolü gibi dengeli
olmanız gerekmiyor. Öğrenmesi gereken; kendi özünden ödün vermeden kişisel
özelliklerinden ödün vermektir.
Akrepler! Rahatlatıcı
her yalanı, yatıştırıcı her yarı-doğruyu, her sahte pembe tabloyu bozmaya,
kendini tanımaya kesin bir şekilde kararlı ve keskin bir akıl. Bunlar Akrep'in
kaynaklarıdır. İçgüdüsel olarak kuşkucudur. "Ne görürsem göreyim, gerçek
bundan fazladır." Akrep bu içsel yolculukta araştırarak, hissederek olgunlaşır
ve derinleşir. Bazen Akrep'in buldukları bazen yüzleşebileceğinden çok fazla
olur. Karmaşık, çözülemez bir ruhsal durumla çökebilir. Kendini az tanıma da
aynı oranda olumsuzdur. Bir süre sonra, bilinçdışına itilen fakat ortadan
kaybolmamış kaygıları bilinmeyen bir doyumsuzluğa dönüşür. Ve Akrep yanlış
hedefe yönelir: para, güç, bir toz taneciği barındırmayan ev. Öğrenmesi gereken;
yaşamın verdiklerini başkalarıyla mütevazi bir şekilde paylaşmak, kendini aşırı
ciddiye almaktan biraz vazgeçip kendine gülebilmektir.
Yaylar! Hayatın
anlamını keşfetmek için varolmuştur! Kendisininkinin dışında kalan kültürlerle
gönüllü, açık kalpli ilişkiler geliştirilebilir. Esas düşüncesi hem iç, hem de
dış dünyanın ufuklarını genişletmektir. Yay, hayatı bir serüven gibi, güvence
düşünmeden yaşar. Bir yay için özgürlük zorunludur. Coşku, maceracılık, neşeli
bir ruh, bunlar Yay'ı anlatır. Hemen uyum sağlayabilir, esnektir, sıkıntılardan
kolay kurtulabilir. Pembe gözlükleri, hevesleri ve tedbirsizliği ile bir çok
soruna direkt yürüyebilir. Her şeyi bildiğini sanmak, kibir, aşırı iyimserlik,
boyunu aşma ve yanlış değerlendirme yüzünden Yay bir anda tepetaklak olabilir. Eğer
insan ilişkilerinde yaşanan gerçek yakınlıktan kaçarsa bu onun gelişmesini
engeller. Öğrenmesi gereken; yoğunluğu ve odaklanmayı sağlamak, öğrendiklerini
hazmetmek ve içselleştirmek, ilişkilerinde kendisini ortaya koymak,
paylaşmaktır.
Oğlaklar! Oğlak
toplum içindeki yerini oluşturabilmek için yenilgiler, belirsizlikler, küçük
kazançlarla geçen uzun zamanlar ve engellerle karşılaşır. Sabır ve öz disiplinle
bunları yener. Diğer burçların aksine, o bekleyebilir. Kararını verdikten
sonra, baskılara aldırmadan rotasını çizer. Hayallerin hayatındaki yeri o
hayallerin gerçekleşebilmesi olasılığına bağlıdır. Ancak, kendisiyle ve asıl
duygularıyla bağlantısı kesilirse, buz gibi bir kayaya dönüşür. Bu gidişatın
ilerisinde kendi yolunu kaybettiği için başkalarının yolunu saptamaya çalışır.
İçinde bulması gereken saygı ve onayı dışarıda bulmaya çalışır. Kalbinin
isteklerine kulağını tıkar, ait olmadığı bir toplumsal rolün ve sorumlulukların
kurbanı olur. Öğrenmesi gereken; umutsuzluğa ve hayal kırıklığına kapılmadan,
korku dolu düşünceleri bir tarafa bırakmak, kendine güvenmek, kaderini bulup, onu kabullenmektir.
Kovalar! Kova
toplumun kendisiyle ilgili beklenti ve planlarını kendi gerçek bireyliğinden
ayırmak, kendi hayatını yaşama hakkını savunmak için hiç bir desteğe ihtiyaç
duymadan dünyanın önünde durmak ister. Farklı düşünür. Taviz vermeden kişisel
özgürlüğünü ve bireyliğini korur. Kimse onunla aynı fikirde olmasa bile,
seçimlerinin doğru olduğundan emindir ve başkalarına inatçılığı ile karşı
durur. Ama kendi hayatını biçimlendirmek konusunda direneceğine, özgürlük
duygularını daha güvenli alanlarda sergiler. Bireyliğini ve olağandışı
deneyimler yaşama hakkını savunacağına, bu enerjiyi anlamsız tuhaf davranışları
savunarak harcar. Bireyliği gelişmeyince bu garipliklerin arkasına gittikçe
daha çok saklanır. Öğrenmesi gereken; dünyadaki gerçek amacını belirlemek,
kabul edilme arzusu ve sosyalleşme uğruna bireyliğinden taviz vermeden kendini
ifade etmektir.
Balıklar! Balık
burcu ruhsal deneyimler yaşamak, fizikötesi dünyalara ulaşmak veya bir
hapishane gibi gördüğü bedeninin sınırlarından kurtulmak için büyük istek
duyar. Empati, duygudaşlık ve şefkat kişilik esnekliği, değişken koşullara göre
eğilip bükülüp akma Balık’ı anlatır. Başka insanları anlamak, onlara şefkat
duymak ona doğal gelir. Bu dünyanın değerlerine önem vermez. Rekabetten uzak
durmak, yardıma hazır olmak, şefkat, merhamet - eğer Balık bu davranışları
geliştirebilirse, çok canlı ve uyarıcı bir hayat onun hedefini destekler. Balık
benliğinin derinliğinden gelen patlamaları yaratıcılığa yönlendirmezse gücünü
tüketir. Gerçeklerden kaçar. Her zorlukta geri döner. Zevklerinin içinde
kendini kaybeder. Ve kötü kaderinin kurbanı olduğu duygusu ile kendi zamanının
geleceği günü bekler. Öğrenmesi gereken; net bir kimlik duygusu geliştirmek,
hayal dünyasında kaybolmadan, esinlerini evrensel yaratıcılığa dönüştürmektir.
Haftaya kadar sevgiyle kalın…
8 Nisan 2012 Pazar
Eminönünde Bir hafta Sonu Gezisi
Bu hafta maalesef sayfama pek fazla yazı yazamadım. Aslında anlatacak o kadar çok şey var ki:) Yazılarımı yazmamı geciktiren en önemli etken bu hafta kardeşimi Almanya'ya yolcu etmemiz. Öyle bir duygusal ağırlık çöktü üzerime. İçimden hiçbir şeyle uğraşmak gelmedi. Kardeşim Erasmus programı kapsamında gitti ve dört ay boyunca bizden mesafece biraz uzak olacak. ama neyse ki teknoloji var ve internetten yüzünü de görerek konuşabiliyoruz:)
O kadar çok şey birikti ki nerden başlayacağımı bilemedim. Öncelikle geçen hafta sonu yaptıklarımızdan başlayayım dedim.:) Malum artık havalar ısındı ve gezmeler de başladı. Geçen hafta sonu biz de vapurla Eminönü'ne geçtik. Vapurda dışarda oturmayalı ne kadar da uzun zaman olmuş, özlemişim. Aslında o müthiş boğaz manzarasını fotoğraflayıp, yayınlamayı çok isterdim ama hala bir fotoğraf makinem olmadığından ve telefonla da çok güzel çekilmediğinden şimdilik bu isteğimi erteledim.
Eminönüne indiğimizde etrafı saran mis gibi balık kokusuna dayanamayıp, hemen balık ekmek kuyruğuna girdik eşimle beraber:) biraz acıkmış da olduğumuzdan bir çırpıda bitiriverdik ekmeklerimizi. Ben zaten bir çocuk misali önüme gelen yemek satıcısına atladım:) bunu da alalım diye. Üstüne yediğimiz dondurmalı irmik helvasının lezzetini size anlatamam, mutlaka yemeniz lazım. Hacı Şerif 'in irmik helvası aklınızda bulunsun, rast gelirseniz mutlaka yemenizi tavsiye ederim.
Helvamızı yedikten sonra gezmeye devam ettik. Benim asıl amacım keçe almaktı. Renkli keçeler... Sonra sırf kumaş satan hanı araya sora bulduk. Oranın ikinci katında da rengarenk keçeler satan dükkanı:) Ama renkleri öylesine seçtim. Şimdi de onlarla ne yapacağımı bilmiyorum. Birşeyler yapar yapmaz hemen yayınlayacağım:)
Gezerken orda English Home'un mağazasını gördüm ve hemen içeri daldım. Çok güzel nevresim takımları vardı, indirimli ürünleri karıştırıken bir masa örtüsü takımı gördüm ve hemencecik aldım:)
Eminönünden ayrıldıktan sonra kayınvalidemlere geçtik. Orda yediğimiz nefis akşam yemeğinden sonra evimize geri dönüş yaptık:) Ama eve vardığımızda inanın adım atacak halim kalmamıştı. Güzel bir gün geçirmenin mutluluğu ile uykuya dalıvermişim hemencecik:)
Ama bundan sonra kesinlikle bir fotoğraf makinesi edinmeye ve gezerken mutlu olduğum her anı fotoğraflamaya karar verdim. Böyle yaşadıklarını yazıp anlatmak pek bir güzel oluyor çünkü:)
O kadar çok şey birikti ki nerden başlayacağımı bilemedim. Öncelikle geçen hafta sonu yaptıklarımızdan başlayayım dedim.:) Malum artık havalar ısındı ve gezmeler de başladı. Geçen hafta sonu biz de vapurla Eminönü'ne geçtik. Vapurda dışarda oturmayalı ne kadar da uzun zaman olmuş, özlemişim. Aslında o müthiş boğaz manzarasını fotoğraflayıp, yayınlamayı çok isterdim ama hala bir fotoğraf makinem olmadığından ve telefonla da çok güzel çekilmediğinden şimdilik bu isteğimi erteledim.
Eminönüne indiğimizde etrafı saran mis gibi balık kokusuna dayanamayıp, hemen balık ekmek kuyruğuna girdik eşimle beraber:) biraz acıkmış da olduğumuzdan bir çırpıda bitiriverdik ekmeklerimizi. Ben zaten bir çocuk misali önüme gelen yemek satıcısına atladım:) bunu da alalım diye. Üstüne yediğimiz dondurmalı irmik helvasının lezzetini size anlatamam, mutlaka yemeniz lazım. Hacı Şerif 'in irmik helvası aklınızda bulunsun, rast gelirseniz mutlaka yemenizi tavsiye ederim.
Helvamızı yedikten sonra gezmeye devam ettik. Benim asıl amacım keçe almaktı. Renkli keçeler... Sonra sırf kumaş satan hanı araya sora bulduk. Oranın ikinci katında da rengarenk keçeler satan dükkanı:) Ama renkleri öylesine seçtim. Şimdi de onlarla ne yapacağımı bilmiyorum. Birşeyler yapar yapmaz hemen yayınlayacağım:)
Gezerken orda English Home'un mağazasını gördüm ve hemen içeri daldım. Çok güzel nevresim takımları vardı, indirimli ürünleri karıştırıken bir masa örtüsü takımı gördüm ve hemencecik aldım:)
Eminönünden ayrıldıktan sonra kayınvalidemlere geçtik. Orda yediğimiz nefis akşam yemeğinden sonra evimize geri dönüş yaptık:) Ama eve vardığımızda inanın adım atacak halim kalmamıştı. Güzel bir gün geçirmenin mutluluğu ile uykuya dalıvermişim hemencecik:)
Ama bundan sonra kesinlikle bir fotoğraf makinesi edinmeye ve gezerken mutlu olduğum her anı fotoğraflamaya karar verdim. Böyle yaşadıklarını yazıp anlatmak pek bir güzel oluyor çünkü:)
3 Nisan 2012 Salı
Değişik Bir Yemek Denemesi: Güveçte Karides
Karidesi dışarıda yerdik hep, daha önce pişirmeyi hiç denememiştim. Geçenlerde eşimle konuşurken, karides alalım pişirelim dedim. Tam da o gün markete gittiğimizde iglo ürünlerinde indirim varmış. Denemelik aldık bir paket. Nasıl pişirsem diye düşünürken, kendimce yapayım işte diye karar verdim. Ama sonuç gayet başarılıydı ilk deneme için:)
Nasıl yaptığıma gelecek olursak: önce karidesleri haşladım. Tabii bunun bir püf noktası varmış (ben daha bugün öğrendim bir arkadaşımdan) karideslerin haşlama suyuna bir tutam karbonat atmak gerekiyormuş. Böylece kötü koku yayılmıyor ve daha kolay pişiyormuş:) Aslında internette araştırınca karbonat yerine sirke veya limon dilimleri de koyabileceğimizi öğrendim. Neyse karidesler haşlanırken ben de mantarları ve kabukları soyulmuş domatesleri küçücük doğrayarak güveç kaplarıma bölüştürdüm. Her bir kabıma fındık kadar tereyağ ve tuz ekleyip, üzerilerine karideslerimi de ekleyip fırına verdim. Pişmesine yakın kaşar rendesi serpiştirdim. peynirler eridiğinde fırından aldım.
Sonuç: gayet lezzetli bir yemek:)
1 Nisan 2012 Pazar
Lorelei Diyor ki: Burçlar diyarında eğlenceli bir gezi(1)
1 Nisan’ınız kutlu olsun. Ne dersiniz burçların eğlenceli
yanlarını anlatalım mı bu hafta?
Sevgili koçlar! İlk burç olmanız hasebiyle 1. olmak en nihai
hedefinizdir. Sizi kimsenin geçmesine tahammül edemezsiniz. Ayrıca 1.
olduğunuzu başkalarından duymak en sevdiğiniz andır. Ama bir yandan da bu kadar
övülmek sizi utandırır. Hem övüleyim hem de mütevazı görüneyim hissi sadece
gerçek koçların taşıdığı bir histir. Aslında bu durum sizin içinizden gelen
doğal bir dürtüdür. Hava ve su gibi gereklidir sizin için. Koçları ben burdayım
diyen yürüyüşleri ve cazibeli hallerinden kolayca tanıyabilirsiniz. Saç, giyim
tarzı da dikkat çekicidir. Bir koçun dikkat çekmemesi kesinlikle düşünülemez.
Depresyonda değillerse tabii. Depresyonları da zaten çabuk geçer. Çünkü
pişmanlık, keşkeler kısaca geçmiş onların kitabında fazla yer tutmaz.
Öğrenmeleri gereken sabır, gerilimden kaçınmak ve mücadele gücünü hayatının
amacı için kullanmaktır.
Sevgili boğalar! Bu kadar sakin ve sabit fikirli olmayın.
Hayatta bazen değişiklik de gerekir. Boğalar, denge, güvenlik ve huzur vadeden
her şeye ilgi duyar. Karmaşıklık ve esneklik en çok korktukları şeylerdir. Bunun
için de öncelikli olarak maddi varlık sahibi olması gerektiğini düşünür ve
hırsla zenginleşip maddi anlamda zirveye ulaşmaya çalışır. Çünkü huzur ve güven
ona göre belli bir maddi zenginlikle mümkündür. Bu yolda yürürken inatçı,
maddeci ve statik biri olduğundan zamanla sıkıcı birine dönüşebilir. Zihinsel
olarak da hareketsizleştiğinden dar kalıplar içine hapsolabilir. Hayal gücünü
kullanmadığından insan ilişkilerinde ve yaratıcı eylemlerde sorun yaşayabilir.
Öğrenmeleri gereken, harekete ve değişime kapalı olmamak, kendini geliştirmeye
açık olmak, gereken konularda daha esnek olabilmektir.
Sevgili ikizler! Siz algılamak, gözlemlemek ve kendinizi
bilgiyle doldurmak için doğmuşsunuz. Uyanık bir akıl, ikizler için en önemli
şeydir. Merak, yerinde duramamak sizi anlatır adeta. Hem fiziksel olarak hem de
düşünce olarak aynı yerde durmaktan sıkılırsınız. Birçokları için bu havailik
olsa da sizin için doğal bir durumdur. Her şeyi görmek ve öğrenmek ister. Ancak
derine inmeye ihtiyaç duymaz. Hevesi çabuk geçebilir. Diğer insanların
deneyimlerini öğrenmek için dinler. Açık fikirli ve şaşırmaya gönüllüdür. Bu
hız ve yeni deneyimlere açıklık onu tembellikten uzak tutar. Ancak fazla
yayılma, dağılma, sinirlilik ve heyecanlı ve kararsız yaşam tarzına da
sürüklenebilir. Aşırı yorgunluk, derinlikten yoksunluk ve nihayet duygusal
tükenme yaşayabilir. Öğrenmesi gereken; durup biraz nefes almak, sırf
"akıl" ile yetinmeden gönülden bir katılımda bulunmaktır.
Sevgili yengeçler! Kusursuz şefkat, korumacılık, duyarlılık
sizi anlatan kelimeler. Her ayrıntıyı
hisseder. Başkalarının hislerini ve gizlediklerini bile sezebilir. Bu aşırı
duyarlılık sık sık kendini kötü hissetmesine neden olabilir. O zaman da biraz
kabuğuna saklanır ve içine kapanıp güç toplar. Dışarıdan bakan onu kolay
incinir sansa da bu özelliği sayesinde kendini çabucak toplar ve eskisinden da
güçlü olur. Yengeç sevdiğini adeta bir şefkat ve ilgi battaniyesine sarar. Hayatın
uyumsuzluğunu görür ve yaşamın tüm sunduklarını sever ve kabullenir. Anaçlık,
koruyucu olmak, yardımcı olmak onun için sevgidir. Güvenli hayal dünyasından
çıkmazsa depresyona girebilir. Geçmişe en çok takılan burçtur. Cesaretini
toplayıp dış dünyaya açılması ve riske girmesi sevgiyi bulması gereklidir. Öğrenmesi
gereken; kabuğundan sıyrılmak, açılabilmek, güvenmek ve sevgi için riske
girmektir.
Sevgili aslanlar! İçinizdeki şovmenlik ve oyunculuk hissi
hangi işi yaparsanız yapın sizi bırakmaz. Gururunuz sizi diğer burçlardan
ayıran en önemli özelliğinizdir. Oyunculuk, dans, hikaye anlatma, övgü
alışverişi, hepsi de aslanı anlatır. İçtendir ve risk alır, ama kendini
gösterip alkış alamazsa gururu incinir ve küsebilir ya da bir aslan gibi
kükreyip vahşileşebilir. İçe kapanırsa bu onu daha da kibirli yapar ve
insanların onu anlayamayacağı kadar üstün olduğunu düşünebilir. Veya insanların
onayını almak uğruna gösteri krizine ve onları memnun etme çabasına girer. Bu
da gereksiz gösterilere neden olur ve bu yaptıkları onu kendisinden
uzaklaştırır. Aşırı gururu onu sevgisini göstermekten alıkoyabilir ve bu durum
ilişkilerini zora sokabilir. Arzuladığı ilgi ve onayı görmezse kalbi kadar
gururu da yaralanır. Öğrenmesi gereken; bağımsız güven duygusunu
geliştirmektir.
Sevgili başaklar! Kusursuzluğu ararken ayrıntılara dalmak
tipik bir başak davranışıdır. Potansiyellerini zorlar ve kusursuza ulaşmaya
çalışırlar. Zor işler, zor hedefler onlar için yaratılmıştır. Nereye ulaşırsa
ulaşsın gözünü daha yukarı diker. Başak,
kişisel gelişime doymak bilmez bir arzu duyar ve mükemmellik duygusundan
vazgeçemez. Kılı kırk yarmak başakları anlatır. Tembellik kitabında yoktur
Özen, dikkat ve sabır gerektiren işler, sorumluluk duygusu, insanlara hizmet
Başak'a çok doğal gelir. Bazı başaklarda bu mükemmellik saplantıya dönüşebilir.
Bu durumda eleştirici, alaycı olabilir ve çevresindeki herhangi bir şeye (veya
her şeye) olumsuz bakabilir. Öğrenmesi gereken; kendisini affetmektir.
Detaylarda kaybolmadan bütünü görebilmesi için gerekli ile gereksizi ayırmasını
öğrenmesi şarttır.
Diğer burçlar da haftaya…
Gülümsemeyi unutmayınJ
LORELEİ
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)